Antalya kırsalında geleneksel keçi çobanlığının yok olma aşamasına geldiğini gözler önüne seren Sonrasız Göç belgeseli, Antalya’daki özel gösterimiyle izleyicilerle buluştu. Yönetmen Nurhayat Varol, belgeselinde 40 yılı aşkın süredir keçi çobanlığı yapan Zeliha ve Zübeyir Eren çiftinin yaşamlarına odaklanarak, bu kadim mesleğin ve kültürün tükenişine dikkat çekiyor.
Sahip olduğu coğrafya ve iklimden kaynaklı özellikler nedeniyle Türkiye’de en yoğun keçi yetiştiriciliği yapılan illerin başında gelen Antalya’da geleneksel keçi çobanlığı bitmek üzere. Yönetmenliğini Nurhayat Varol’un üstlendiği ‘Sonrasız Göç’ belgeseli, Antalya kırsalında yok olma aşamasında olan keçi çobanlarının yaşamına odaklanıyor. İbradı ilçesinde yapılan belgeselin özel gösterimine katılan 45 yıllık keçi çobanı Zübeyir Eren, geçmişte 900 keçiden oluşan sürüleri olduğunu belirterek, “Şimdi 200 keçimiz var. Yakında onları da satacağız. Bu işi ne kadar sevsek de artık bırakmak zorundayız. Çünkü çocuklardan arkamızdan gelen yok” diyerek Antalya kırsalındaki geleneksel hayvancılığın yok oluşuna işaret etti.
GELENEKSEL HAYVANCILIK GİDEREK KAN KAYBEDİYOR
Türkiye’de iklime ve coğrafyaya bağlı geleneksel hayvancılık giderek kan kaybediyor. Bunun yerini ise endüstriyel hayvancılık alıyor. Brezilya ve Uruguay’dan büyükbaş, Romanya ve Avustralya’dan küçükbaş hayvan ithal eden Türkiye, endüstriyel yem ve ilaca bağımlı, enerji ve su tüketimiyle karbon ayak izi daha büyük olan bir hayvancılık modelini hayata geçiriyor.
İTHALAT POLİTİKASI YERLİ HAYVANCILIĞI ZORLUYOR
Hayvancılıkta üretim maliyetlerinin yükselmesinin tüketici fiyatlarına da yansıması, Türk halkını kırmızı et ve süt ürünleri tüketiminde giderek dünya ülkeleri sıralamasının alt sıralarına doğru itiyor. Ancak ithalatla fiyatları dengede tutma çabası, hayvancılıkta yerli üreticinin giderek üretimi terk etmesine neden oluyor.
AKDENİZ BÖLGESİ KEÇİ YETİŞTİRİCİLİĞİNİN MERKEZİ
Akdeniz Bölgesi ve genel olarak Toroslar, keçi yetiştiriciliği konusunda yüzlerce yıldır Türkiye’nin sigortası konumundaydı. Çanakkale’den Mardin’e kadar uzanan inişli çıkışlı keçi coğrafyası, peynir çeşitleriyle de özgün bir yere sahip. Dondurması ve peyniriyle ünlü Kahramanmaraş da bu ününü keçi varlığına borçlu. Karaman-Ayrancı’da keçi sütünden üretilen Divle obruk peyniri ile koyun ve keçi sütünden üretilen Konya küflüsü de Toroslardaki geleneksel hayvancılığın Türk gastronomisine armağanları arasında sayılıyor. Bu hattın ortasında yer alan Antalya, Mersin ile birlikte Türkiye’de en fazla keçi yetiştirilen illerin başında geliyor. Türkiye’deki her üç keçiden biri Akdeniz bölgesinde yetiştiriliyor.
TÜRKİYE 60 YILDA ADIM ADIM KEÇİLERİ KAÇIRDI
Türkiye, Şubat 2025 verilerine göre yaklaşık 11 milyon keçi varlığına sahip. Oysa bu rakam 1960 yılında 24.6 milyon, 1980’de 19 milyon düzeyindeydi. 200’li yıllarda keçi düşmanlığını yerel yönetimlere de sıçramasıyla 5-6 milyon seviyesine gerileyen keçi varlığı, son yıllarda alınan önlemler ve desteklemelerle ancak 11 milyon seviyesine ulaşabildi. Ancak henüz 1960’lı yılların yarısına bile ulaşabilmiş değil. Nüfus ve hayvansal üretim istatistikleri kıyaslandığında özellikle küçükbaş hayvancılıkta yapılan hataların boyutları ortaya çıkıyor. 1960 yılında 34,4 milyon olan koyun sayısı, 1973’de 40 milyon, 1980’de ise 48,6 milyon seviyesindeydi. Şubat 2025 itibari ile Türkiye’nin koyun varlığı 44 milyon düzeyinde.
KIRSAL YOKSULLUĞUN VE GIDA GÜVENCESİNİN SİGORTASI
Özellikle kırsal yoksulluğun önlenmesinde ve ülkenin gıda güvencesi açısından hayati önemde olan küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, sermayesi insan emeği, iklim ve coğrafya olan bir üretim modeli. Tüm dünyada küçük aile üretimi modeli olarak yeniden tartışılan bir konu bu. Bozkır göçebelerinin yoğun olduğu Moğolistan’ın önerisiyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2026 yılını ‘Uluslararası Meralar ve Geleneksel Hayvancılık Yılı’ ilan etti. Tüm dünyada milyonlarca insanın yaşamını devam ettirmesi için önemli bir sosyo-ekonomik uğraş olan geleneksel hayvancılık aynı zamanda bir kültür ve yaşam biçimi. Ancak geleneksel hayvancılık giderek modern yaşamın çarkları arasında eriyor. BM’nin bu kararı çok önemli bir adım. Tüm dünyada 2026 yılında konunun önemine dair sayısız etkinlikler yapılacak. Türkiye’de ise bu konuda güçlü bir hazırlık ya da projeler yapıldığını söylemek zor.
'SONRASIZ GÖÇ’ BELGESELİ, YOK OLAN ÇOBANLIĞA AĞIT GİBİ
Yine de BM’nin kararından bağımsız olarak yok olma aşamasına gelen geleneksel hayvancılığın sorunlarına odaklanmayı seçenler de var. Yönetmen Nurhayat Varol da o isimlerden biri. Varol, ‘Sonrasız Göç’ belgeselinde işte bu önemli soruna işaret etmeyi seçmiş. Antalya’nın Akseki ve İbradı ilçelerindeki keçi çobanlarının giderek zorlaşan yetiştiricilik aşamalarına tanıklık eden Varol’un çektiği belgeselin özel gösterimi İbradı ilçesinde yapıldı. İbradı Kırsal Araştırma ve Eğitim Derneği (İBARE) ile Necla-Yaşar Duru Gerontoloji Merkezi’nin işbirliğinde yapılan gösterime film ekibinin yanı sıra yüz kadar izleyici katıldı.
AKSEKİ VE İBRADI DAĞLARINDA 40 YILLIK ÇOBANLIĞIN ÖYKÜSÜ
Keçi sürüsü ile Antalya’nın Akseki ve İbradı ilçelerinin yaylaları arasında yılda üç kez göç yapan Zeliha Eren ve Zübeyir Eren çiftinin birlikte 40 yılı aşan keçi çobanlığı hikâyesini ve mesleği bırakma nedenlerini konu alan Sonrasız Göç belgeselinin gösteriminin ardından film ekibi ile bir söyleşi yapıldı. /ANTALYAKÖRFEZ