Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, Sındırgı’da yaşanan 6.1’lik depremin ardından Türkiye’yi belediyeler, hükümet ve halkı kol kola kentleri depreme dirençli hale getirmeye davet etti. Prof. Dr. Görür, “Faylar belli, risk altındaki yerler belli” diyerek “Bırakın kim bildi, kim dediyi, dirençli kentler talep edin” dedi.
Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, Sındırgı’daki depremin ardından, X platformunda “Sındırgı depremi neyin uyarısıdır? Deprem dirençli kentlerin uyarısıdır. Bilgili olmaya, araştırmaya, fay sistemlerinin ayrıntısına, falcı olmaya, ben bildim saçmalıklarına lüzum yok. Gelin devlet, hükümet, belediye, halk el ele, omuz omuza verelim ve ülkemizi deprem dirençli hale getirelim. Bizimkinden daha büyük depremlerde insan ölmüyor, bizde 7 ve daha büyüğünde on binlerce insanımızı toprağa veriyoruz. Daha bıkmadık mı? Yeter değil mi?” diye sordu ve bir çağrı yaptı.
Hemen aradım ve bu çağrının satır aralarını sordum. Diyor ki: “Bu çağrıyı ilk kez yapmadım ki. Konferanslarda, bilim dünyasında, hükümet, belediyeler ya da iş dünyası çağırdığında söylediklerim aşağı yukarı hep aynı. Senelerdir aynı şeyi söylüyorum. Fay hatları belli, tehlike altındaki şehirler belli. Çünkü Türkiye deprem kuşağında bir ülkedir ve bu 14 milyon sene önce kurgulanmıştır. Yani dün de oluyordu, bugün ve yarın da olacak. Bazı yerlerinde çok, bazı yerlerinde az büyüklükte olacak ama olacak. E, o zaman ne zaman ve nerede olacak diye sormanın bir anlamı var mı? Vallahi de yok billahi de yok. Fakat dönüp dönüp aynı noktaya geliyoruz. ‘Ben bildim...’, ‘Sen bilemedin...’ İnan, bu oyun oynamaktır, halkı aldatmaktır. Çünkü ne zaman ve nerede olacağı önemli değil. Bugün olursa ben ölürüm. Yarın olursa sen ölürsün, sonra olursa torunlarımız ölür. Bu kadar. Ne zaman ve nerede öleceğimizi bırakıp, çok daha ağır zayiatlar vermemek için neler yapılmalı buna bir bakmalıyız artık.”
Kamçatka’da 8.8’lik depremde tek bir evin yıkılmadığını ve tek insanın ölmediğini de hatırlatarak şunu soruyor: “Amerika’da, Endonezya’da, Brezilya’da, Tayvan’da, Çin’de kimse ölmüyor da neden bizde ölüyor diye düşünen var mı?”
ACİLEN AFET BAKANLIĞI
Peki neler yapılmalı soruma ise yanıtı şu: “Deprem hazırlığı yapmak demek; sadece baş sokacak, nispeten güvenli evler yapmak değildir. Devlet, hükümet, belediyeler ve vatandaş el ele, kol kola verip ülkemizi deprem dirençli yapmak için çalışmalıyız. En basitinden hükümet bir bakanlık kursa, adına da Afet Bakanlığı dese. Bu bakanlık, deprem odaklı ve siyaset üstü, yani oy kaygısı olmadan, talimatsız ve halka ‘şirin’ gözükme gibi derdi olmadan çalışsa. Liyakatli kadroları, yeterli bütçesi, belli bir program ve hedefi olsa. İnan 15, bilemedin 20 senede bu iş çözülür.
YAPILACAKLAR BELLİ
Zira faylar belli. Hangi ili, ilçeyi tehdit ettiği belli. Yapılacaklar belli. Bunlar üzerinde çalışılırsa işte o zaman kayıp çok az olur, deprem sonrası şehirlerde hayat sorunsuz devam eder. Biz demiyoruz ki ‘Devlet bize ev yapsın, yarısını da ödesin.’ Biz diyoruz ki kent bileşenlerinin; kentin yönetiminin devam ettiği, yapı stoku ve altyapının sağlam olduğu, ekosistem ve ekonominin devam edebildiği deprem dirençli kentler yaratılmalıdır.
Maalesef sadece AFAD ile tüm bu söylediklerimi yapmak mümkün değildir. Koşullar böyleyken, yani biz depreme hazır değilken, kalkıp da ‘Vay, ben bildim’, ‘Ben tahmin ettim’ demek ayıptır, yakışmıyor! Bir işe de yaramıyor.”
‘BEN BİLDİM’ DEMEK
Prof. Dr. Görür, depremi bilmenin mümkün olmadığını, öngörülerin ise büyük sıkıntılar doğurabileceğini de söylüyor: “‘Bildim’ demek depremin zamanı, yeri ve büyüklüğünü tam ve sürekli olarak doğru olarak bilmektir. Ve bunun için de bilim henüz yeterli değildir. Diyelim beni aradın ve dedin ki ‘Yarın deprem olacak.’ Ne bekliyorsun? Hadi ben kaçtım, kurtuldum. Diğerleri ne olacak? Nasıl ve neyle çıkacaklar şehirden? Kocaman bir kaos. Ve diyelim dediğin gibi deprem olmadı. E, bu sefer de yağmalamadan tut kavga, dövüşe kadar... Kaotik bir ortam olur. Bu, depremden daha büyük zarar verir. Depremi bilmek demek o depremden insanların can ve mal güvenliğini güvenceye alarak, düzen içinde çıkmak demektir. ‘Bilmek’ demek tedbir almak demektir. Kusura bakma ama TV’lerde, gazetelerde boy gösterip, ‘Ben bildim’ diye gösteriş yapmak ‘bilmek’ değildir. “ /HÜRRİYET.COM.TR