Ata’nın dünyanın en güzel kenti ilan ettiği Antalya’da bugün hava kirliliği “Kötü” dereceye kadar tırmanmış, vatandaş normal oranın çok üzerindeki bu kirlilikte yaşamış, sokağa çıkmaması gerekenler çıkmıştı.
Bana göre kıyamet kısa sürede kopup, apar topar canlı yaşamına son verecek olan bir vaka değil. Belli bir süreç içinde adım adım ilerleyip, bu dünyanın doğasını, canlılarını, havasını, suyunu yok edecek büyük bir felaketin tanımı...
Bu felaketin yaklaştığını gösteren tüm belirtileri yaşıyoruz ama ne umursayan var, ne de bu yönde önleyici adım atanlar var. Geleceğimizi kaderin kolların bırakmış, zaman yolculuğu içinde sürüklenip gidiyoruz.
Örnek vermez gerekirse virüslerin türleri ve niteliklerinin artarak tüm canlı yaşamını kemirmeye başlaması gözardı ediliyor. 10 yıl önce canlı yaşamının önemli temsilcilerinden arılara dadanan virüs türü 2 ya da 3 iken, aradan geçen kısa süre zarfında 10’a ulaştı.
Bu virütik etki, arıların hem veriminin düşmesine hem de sayılarının azalmasına neden oldu. Dİğer canlılara musallat olan virüs türleri de giderek artıyor. Bunun temel nedeni iklimdeki olumsuz değişiklikler, yani küresel ısınma... Elbette insan eliyle yapılan çevre tahribatı da etkili...
Peki arıların dışında, virüslerin insanlar üzerindeki etkileri arttı mı, azaldı mı? Elbette büyük artış gösterdi. Covid salgınının ardından influenza, Eris Varyartı, çocuklarda rota virüs, İnsan metapnömovirüsü, adenoviral vakalar ve daha onlarcası...
Eskiden virüs denilince akla grip gelirdi. Ardından Sars ve Covid geldi. Şimdi sorsam, Covid’in yanındaki rakam grubu kaçtı diye, vatandaşır yarısı hatırlamaz, Covid-19 diye yazalım da bilgi tazelensin.
Özetle bana göre; İNSANLIĞIN SONUNU VİRÜSLER GETİRECEK!
***
Yani kıyamet virüslerin kanatlarına tutunmuş, canlı yaşamının üzerine deli gibi sortiler yapıyor, bizde ise kimsenin haberi yok, ya da varda, onlar sadece kazandıkları paraya bakıyor.
Kızılderili reisinin tarzıyla söylersek; “Cennette veya cehennemde paraya ihtiyaç yok. Orada ateş de bedava keyif de bedava! Siz yine de elinizde sıkıntı çekmeyecek kadar bir parayla bu dünyada kalmaya bakın. Öyle para için çevresel dokuyu, canlı yaşamını gömmeye gerek yok!
Yukarıda da sözünü ettim, bu felakete yolculuğun temel nedeni çevre kirliliği ve küresel ısınma...
Örneğin tüm gelişmiş ülkelerde kömürle çalışan termik santraller tarihin çöplüğünde yerini alırken, bizde eş, dost, akraba termik santral sahibi olmuş, kalitesiz kömürle elektrik üretimi yapıp, fahiş fiyatla halka satıyor.
Kentlerde kirlilik had safhaya gelmiş, yürüyüş yapanlar oksijen soluyorum diye kömür tozları akciğerlerine çekiyor. Çocukların yanı sıra kalp ve akciğer hastaları Azrail’in nefesini soluyorlar...
Üstelik kimsenin bu olumsuzlukları umursadığı yok. Yetkililer bile bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeye gerek duymuyorlar!!!
Bunu söylememin nedeni Antalya’daki hava kirliliğinin ciddi bir tehdit haline gelmesine rağmen halkın bundan haberdar edilmeyişi.
Ata’nın dünyanın en güzel kenti ilan ettiği Antalya’da bugün hava kirliliği “Kötü” dereceye kadar tırmanmış, vatandaş normal oranın çok üzerindeki bu kirlilikte yaşamış, sokağa çıkmaması gerekenler çıkmıştı.
Ancak kimsenin bu felaketten haberi yoktu. Medyada bu yönde tek bir satırlık uyarı bile yer almamıştı.
Oysa zararlı partikül oranlarını bizden alan uluslararası hava durumu siteleri Antalya’nın içinde bulunduğu kötü hava koşullarını takır takır yazıyordu.
Daha fazlasını söylemeye gerek yok...
Kentimizi yönetenlerden beklentimiz, halk sağlığını böylesine yakından ilgilendiren durumlarda daha hassas olmaları...
Vatandaşın sağlığı sizlere emanet...
Esen kalın...