İhracat açısından tarihinin en verimli dönemlerinden birini yaşayan Türk savunma sanayii, Avrupa’da fırtına gibi esiyor. Portekiz’den İspanya’ya, Almanya’dan Polonya’ya kadar kıtanın dört bir yanında yerli ve milli ürünlerle bayrak gösteren Türkiye, bu başarısını gelecek yıllarda katlayarak artırabilmenin planlarını yapıyor.
Türkiye’nin en önemli ihracat kalemlerinden biri olan savunma sanayiinde yeni rotalardan biri Avrupa… Son aylarda İspanya’dan Portekiz’e Polonya’dan Almanya’ya kadar çok farklı ülkelerle sözleşme imzalayan Türk savunma sanayii firmaları yeni bir dönemin de kapısını araladı.
Kıtanın dört bir yanına yayılan ihracat haberleri elbette kayda değer. Ancak daha da önemlisi orduları çok yüksek standartlarda sahip Avrupa ülkelerinin neden Türkiye’yi tercih ettiği? Çünkü bu sorunun yanıtı sadece bugünü değil yakın ve orta vadede bizi nasıl bir geleceğin beklediğini anlayabilmek adına da değerli.
SAVUNMA SANAYİİNDE AVRUPA’DA HANGİ ÜLKEYE NE SATIYORUZ?
Ahmet Alemdar ülkemizin savunma sanayii yolculuğunu yakından takip eden isimlerden biri. Avrupa denince akla gelen hususlardan biri de Avrupa Birliği ve NATO üyesi olan ülkeler. Çünkü bu grup gerek mali açıdan daha rahat. Aynı zamanda son derece üst düzey askeri standartlara da sahipler.
Bu gibi ülkelere savunma sanayii ürünü satabilmenin ne anlama geldiğine geleceğiz. Ancak öncesinde hangi Avrupa ülkesine ne gibi savunma sanayii ürünleri sattığımızı kısa bir özet geçiyor Alemdar.
Önce en sıcak haberden başlıyor. TUSAŞ’ın İspanya’da attığı imza henüz kurumadı. Bildiğiniz üzere Hürjet’in İspanya’da eğitim uçağı olarak kullanılması kesinleşti. Böylece Türkiye, ilk kez jet motorlu insanlı bir savaş uçağı ihracat etti. Hem Avrupa hem de NATO'nun önemli bir hava gücüne bu ihracatı yapabilmek çok büyük bir yetenek göstergesi.
ANKARA'NIN DIŞ POLİTİKADA YENİ ANAHTARI: SAVUNMA SANAYİİ PROJELERİ
İspanya’dan Portekiz’e geçiyor Alemdar ve STM’nin başarısını anlatıyor. Orada da iki adet lojistik destek gemisinin üretim ihalesinin STM tarafından kazanıldığını hatırlatıyor. Ki Portekiz’in yüzyıllardır ‘denizci bir ülke’ olarak bilinmesinden yola çıkarsak, STM’nin aslında nasıl bir iş başardığının daha net görüleceğinin altını çiziyor.
Kıtanın geri kalanında hava araçları da kara araçları da bir hayli yoğun görünüyor. “İnsansız sistemler konusunda ulaştığımız üst seviye herkesin malumu.” diyor Alemdar. Ve burada başrolün Bayraktar TB-2’de olduğunu söylüyor. Romanya, Polonya, Arnavutluk, Hırvatistan, Kosova halihazırda Türk SİHA’ları kullanan ülkeler.
Elbette Baykar’ın İtalyan savunma sanayii devi Leonardo ile imzaladığı sözleşmeye de ayrı bir parantez açıyor. “Önümüzdeki 10 yıl içerisinde milyar euroluk bir ihracat hacminden bahsediyoruz. Burada üretilecek çeşitli SİHA’ların aynı zamanda İtalyan hava kuvvetleri envanterine girmesi de bir hayli olası.” diyor Alemdar.
TÜRK ZIRHLILARI AVRUPA’DA
Türk zırhlıları Avrupa’nın son yıllardaki gözbebeği desek yanlış olmaz. Avrupa ülkelerine yapılan ihracatlara bakıldığında Otokar, Nurol ve BMC öne çıkıyor. Otokar'ın hem Estonya'ya hem Romanya'ya yaptığı yüksek adetli satışlar ve Nurol’un Macaristan'a yaptığı yüksek hacimli ihracat önemli bir veri seti sunuyor.
Bu noktada önemli bir parantez açıyor Ahmet Alemdar ve “Bu ülkelere zırhlı araç satmak kolay değil. Türk firmalar çok ciddi rakipleri eleyerek zirveye çıktı. Ayrıca, Avrupa kıtasında olsalar dahi çok farklı iklim ve arazi koşulları var bazı bölgelerde. Türk şirketler ülkenin yapısına ve ihtiyacına göre en ideal araçları üretmeyi başardı.” bilgisini paylaşıyor.
Tüm bunları alt alta koyduğumuz nasıl bir tablonun ortaya çıktığı sorusuna da “Türkiye son bir iki yıllık süreçte dahi Avrupa ve NATO'nun önemli ülkelerini savaş uçağı, savaş gemisi, zırhlı karar araçları ve SİHA ihracatı gerçekleştiren konumuna geldi.” yanıtını veriyor.
AVRUPA NEDEN TÜRK SAVUNMA SANAYİİNİ TERCİH EDİYOR?
Milyarlarca dolar değerindeki bu sorunun yanıtı elbette çok kapsamlı. Ancak burada temel bir çerçeve çizilebileceğini aktarıyor Ahmet Alemdar.
Sadece askeri gemi, SİHA ve kara araçları değil elbette… Örneğin BLITZ Teknoloji’nin Polonya’ya sattığı GIMBAL ya da MKE’nin Kosova için ürettiği piyade tüfekleri de Avrupa listesinde yer alıyor. Almanya’da 155 mm topçu mühimmatı üretim hattı kurulması konusunda Türk firması REPKON’un imzası ile ASELSAN’a ait kimi sistemlerin Avrupa ülkelerine satışı da akla gelen ilk örneklerden.
Alemdar, bu başarıların sadece ‘daha uygun fiyat’ üzerinden okunmasının çok yanlış olacağı uyarısında bulunuyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Sattığınız tüm sistemlerin yüksek teknoloji içermesi ve yüksek nitelikli olması şart. Ülkeler, sadece ucuz oldukları için savunma sanayii ürünleri almaz. Çünkü bu alan bir varoluş meselesidir. Dolayısıyla sizin çok gelişmiş sistemler üretebilmeniz gerekir.
Performansınızın sadece kağıt üzerinde kalmaması, sahaya yansıması beklenir. Rakiplerinizden daha esnek ve müşteriye en uygun çözümü üretebilmeniz istenir. İşte Türkiye bunları yapabildiği için Avrupa ya da dünyanın farklı bölgelerinde kendi ürünlerine yer bulabilmeye başladı.
Türk savunma sanayinin üretim kabiliyeti Ankara’yı öne çıkardı. Avrupa ise düşük üretim seviyesi ve sınırlı iş gücü ile geride kaldı. Bu süreçte harp sahasında rüştünü ispat eden Türk savunma sanayii ürünlerine talep giderek arttı.
Gelecek için atılması gereken adımlar da yok değil… İhracatlarda alternatifli ve nitelikli çözümlerin sunulması öncelikli meselelerden. Ayrıca çok uluslu projelerde Türkiye ‘ana ortak’ olarak konumlanmaya devam etmeli. Baykar’ın Leonardo, TUSAŞ’ın Airbus ile yaptığı gibi uluslararası nitelikli partnerle işbirliği sayısını artırmalıyız. Eğer doğru adımları atarsak, Türk savunma sanayii ihracat rekorları kırmaya devam eder.” /TRTHABER