ALİ TONGÜLÜS


ALİ TONGÜLÜS yazdı / GERİ DÖNÜŞÜ İMKANSIZ HATIRALAR..

ALİ TONGÜLÜS yazdı / GERİ DÖNÜŞÜ İMKANSIZ HATIRALAR..


Hem nostalji yapmanın.. Hem de birkaç kelam etmenin tam zamanı şimdi.. … Bugün arife, yarın bayram.. Yarın hayatımızın güzel günlerinden birini yaşama fırsatımız var.. Bayram deyince; çocukluğumuzda kalan o mutlu anlara dair sonsuz heyecanlarımızın zirveye ulaştığı günler geliyor bir çoğumuzun aklına şüphesiz.. Geri dönüşü imkansız hatıralar.. … Manevi duyguları en yoğun yaşadığımız, yaşattığımız, hayatın onca koşturmacası içinde aile kavramını hatırladığımız, hatırlattığımız, küskünleri barıştırma vesilesi olan bu önemli günlerin değerini iyi bilmek lazım aslında.. Çocukken beklentilerinizi, yaşlılara bakıp geleceğinizi düşünün biraz.. Ve yaşlılara hoşgörüyü ve saygıyı, çocuklara da sevgiyi göstermeyi unutmayın.. Kapınıza geldiklerinde onları geri göndermeyin.. … “Hala hayattayken sevdiklerimizle bir arada olmak, yıllar sonra buruk anılar olarak yad edeceğimiz günler olacak” unutmayalım.. … Günümüzde bırakın komşuları, akrabaların bile birbirlerinin yüzünü unuttuğu bir koşuşturma çarkının içinde boğuluyoruz.. Ve bayramların, “soluklanmak için ‘manevi duygulardan’ çok tatil anlamı içeriyor oluşu” çok üzücü gerçekten.. Bir çoğumuz için, “bayramlar dört gözle çekilen tatil günleri oldu” ne yazık ki.. … Oysa eskiden o bayramlar; ne güzel günlerdi değil mi? Dedeler, nineler, analar, babalar, amcalar, dayılar, teyzeler halalar, kuzenler, çocuklarla dolu evlerde kocaman kalabalıkların kavuştuğu, hasret giderdiği.. Sofralarda ailecek yemekler yenildiği, mütevazi fakat neşeli hayatların yaşandığı günlerdi, bayramlar.. … Çocukken mi güzeldi acaba bayramlar, ya da hala sadece çocuklar için mi güzel? Bayramlar mı değişti, yoksa biz mi büyüdük? … Bu klasik cümleler, ne yazık ki gerçeğe dönüşüyor.. Galiba biz büyüdük, “alım gücü” de arttı ya, kimse kimseye pek ihtiyaç duymuyor artık.. Ve o tatlı düşler de çok gerilerde kalıyor maalesef.. … Hatırlayın, bayram daha bir hafta önce başlardı çoğu evde.. Şimdi bizler için o çok uzakta kalan o yıllarda annelerimiz, büyük annelerimiz ile oturur bayram baklavaları hazırlarlardı.. … Günler öncesinden bayram alışverişine çıkılırdı.. Yepyeni bayramlıklarımızı yastığın altına koyar, sabahı zor ederdik.. … O sabah hep birlikte bayram namazlarına gidilir, çıkışta eş dost, konu komşu, evde de kalabalık ailemizle büyük bir mutlulukla bayramlaşırdık.. Evin büyüklerinin ellerini öperek amansız bir bayram harçlığı kapma mücadelesi verirdik.. … Kim daha çok para biriktirdi diye yarışa girerdik üstelik.. Biriktirdiklerimiz ile dişlerimiz çürüyene dek çikolata, dondurma ve parlak kağıda sarılı şekerler aldırdık.. … Kapı kapı dolaşarak komşu büyüklerinin de ellerini öper cebimize, çanta ve poşetlerimize şekerlerle çikolataları doldururduk.. Maytap, mantar ve torpiller alırdık azarlanacağımızı bile bile.. … Bir de lunaparklar, eş dost konu komşu hep birlikte panayır yeri olurdu..   Postacının getirdiği uzak dostlarımızdan akrabalarımızdan ve sevdiklerimizden gelen kartpostalları büyük bir heyecanla açar okurduk.. Teknoloji bu denli gelişmemişti, telefon kulübelerini veya mahallenin ileri gelenlerini ziyaret eder, sevdiklerimizle konuşmak için yoğun çaba verirdik.. … Sanki eskiden ilişkiler daha yoğun, daha sıcak, daha güven vericiydi.. Nedeni yaşam biçiminde olsa gerek.. … Hemen her alanda yoksulluk, fakirlik, eksiklik vardı ve en zengin insanlar bile bu durumun sıkıntısını çekerdi.. Çünkü bu bir ülke gerçeğiydi.. … Dolayısıyla birbirine yakın olmak, destek vermek, güven duymak esastı.. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” ya da “ev alma, komşu al” gibi laflar işte o şartlarda üretilmişti.. … “Ah nerede o eski bayramlar” demiyor muyuz şimdi? Sanki bir şeyler eksik değil mi?