İBRAHİM UYSAL


DEMİRİN TUNCUNA İNSANLIĞIN DA ... !..

Herşey öyle hızlı değişti, değişiyor ki... !.. İnsanlar, İnsan ilişkileri, yaşam koşulları, çalışma koşulları, hele hele yeni yeni örfler adetler. Dünü bilip bugünü görüp de, çıldırmamak, isyan etmemek mümkün değil.


İnsan öyle bir şaşıyor ki, artık ne yapsanız da boş!... Hani Yaşar Kemal, Demirciler Çarşısı Cinayeti yapıtında, “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. Sayfa 14” diyorduk ya, işte tam da bu dönemi yaşıyoruz.

     Muhyiddin Abdal da dizelerinde bir şaşkınlığını şöyle anlatır. 

     "İnsan, insan derler idi/ İnsan nedir şimdi bildim/ Can can deyu söylerlerdi/ Ben can nedir şimdi bildim."

     Yaz gelip, sağlık sıhhat de biraz yerinde olunca, insanların yolları açılır memleketine, yazlığına, köyüne, yurduna.

     Şaşkınlık, şaşkınlığa davetiye çıkarır oldu.

     Herşey öyle hızlı değişti, değişiyor ki... !.. İnsanlar, İnsan ilişkileri, yaşam koşulları, çalışma koşulları, hele hele yeni yeni örfler adetler. Dünü bilip bugünü görüp de, çıldırmamak, isyan etmemek mümkün değil. 

    Haydi ekonomik, sosyal şartlar ve çevre değişti, değişiyor da, insanların psikolojisi bile, değişmiş, hem de en derinden.

     Yazılanlar, çizilenler elbette ki doğrudur, haklıdır, bir şey demem ama bir de ben kendi gözümden görmek, bakmak isterim her şeye.

     Gittiğim köyünden, kasabasından, şehrine kadar yollar, kaldırımlar ve insanları, oraların aynasıdır. Güzelce bir bakar iseniz, öyle şeyler görürsünüz ki. 

     Okullar kapanmış, mahallenin o haylaz, yaramaz çocukları yok artık sokaklarda, ebeveynleri çekmişler onları buralardan, eve kapatmışlar ellerine verdikleri elektronik aygıtlar ile.

     Toplu taşım araçlarına biniyorsunuz, yaşlı, sakat mecalsiz insanlar geliyor yanıbaşlarına, sanki bir içat, buluş peşindeymiş ciddiyetinde kafaları kalkmıyor ellerinde baktıkları yerden, gelenleri görmemek, konforlarını bozmamak, oturduğu koltuğu bırakmamak için.

     Sanki tepeden indirdikleri siyasileri farklı mı?

     Bir yere giderken yol kenarında tarlasında, bağında, bahçesinde iki insan görürseniz durun ve yanlarına gidin, neler neler anlatırlar.

     Pazarda meyve, sebze tüketici için cep yakarken, tarlada, bağda, bahçede üretici kıskaca alınmış, emeğinin karşılığından vaz geçmiş, üretim maliyetini kurtarma derdine düşmüş üç kuruşa. Bir daha mı, üretir, ekersem lanet olsun da!...

     Buğday hasadı başlar, savaş halinde ki Ukrayna'dan buğday, patates hasadı başlar iç karışıklığın zirvesinde ki Suriye'den patates, artık ekmek ve biçmekten bıkılan mercimek, nohut ise gemiler ile deniz aşırı ülkelerden.

     Neden, iktidarın değirmenine su taşıyan üç beş tüccar para kazansın. Ya üretici?

     O hipnoz olmuş halde, Camide "haline şükret" diyen imam ile, televizyonda "cambaz bak" diyen siyasi ile.

      Boşuna mı Üniversitelerde rektör yardımcısı, yoklarda, yöklerde yönetim kurulu üyesi yapılıyor;

   "Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Onlar bu yanlışların hiçbirini yapmazlar."

      Eeee tabi senin gibi adamlar, hocalar olursa, elbette ki bu okumuşlardan hayır gelmez, diyen bir halk da yok artık. 

     Ailelerin "çoluğuma, çocuğuma bir yön vereyim" dedikleri nedir?

     Elbette ki onlar için bir gelecek planlaması. İyi ve güzel bir yaşamları olması için, yapılması gerekenler. PLANLAMA!..

      Çok sıradan insanların bile çoluğu, çocuğu için düşündüğü geleceğini garanti altına alma düşünce ve kaygıları, neden bu devleti yönetenlerce yapılmaz oldu.

      Neden bir şeyler ve birileri için hep planlanırken, geniş halk kesimleri için her şey karambole bırakılıyor.

     Bu da yönetenlerce bilinçli bir tercih, onların planlaması. 

     Hep düşünürüm bu halk ne zaman kendisi ile birlikte, yanında ki komşusunu da düşünecek!..

     Konuşurken hiç kimse ne hak adaletten, ne de dinden imandan ödün vermiyor, her şeyi biliyor. İyi de bindiğin araba ile yanından geçtiğin bir külüstüre korna çalmak niye!.. Ya da, ihtiyacı olanların sorunları çözmesi gerekenler kendi yandaşlarının sorunları ve konforu için her türlü olanağı kullanırken, bu sessizlik ya da yandaşlın niye!...

     Ağzı açılsa, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir." Hadis-i Şerif'ini anımsatanlar;  “Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler" diyen İnsan/dehr Suresi, 8'inci Ayet'ten dem sürenler, neden bu kadar çok ortalıkta.

      Artık yurttaşların bu bilinçe sahip olmalarının, kendini toplumcu ve demokrat sananların da hamset yerine "sınfsal" çıkarı önceleyen bir siyasete yönelmeleri, seçmenin de bu farkındalık ile tercih edip, seçmelerinin vakti gelip de, geçmedi mi? 

    Çok az duyarlı yurttaşların da, seçenin ve seçtiklerinin, Yaşar Kemal'in sözlerini anımsatan bir dönem yarattıklarını ve yaşattıklarını görmek, ne acı!..