İBRAHİM UYSAL


DÖNEMLER VE DÖNENLER

Önceleri insan denince aklıma iyi ve güzel bir yaratık gelirdi, ya şimdi; insan denince aklıma meleğinden, şeytanına, alçak gönüllüsünden, alçağına kadar neler neler gelmiyor ki!..


Öyle bir döneme denek geldik ki, herkesin kedine göre bir doğrusu olmaya ve buna inanıp yoluna devam etmeye başladı.

      Doğada hiç bir canlı tek başına değildir, mutlaka ya bir benzerini, eşini bulur ya da yanında üretir, çoğaltır.

      Önceleri insan denince aklıma iyi ve güzel bir yaratık gelirdi, ya şimdi; insan denince aklıma meleğinden, şeytanına, alçak gönüllüsünden, alçağına kadar neler neler gelmiyor ki!.. 

      Son zamanlarda, bazılarının söylediği bir sözü çok düşünür oldum:

     TÜRKİYE CUMHURİYETİ (TC), 100 YILLIKTIR!..

      Hani az çok okur yazarlığımız var, okuyorum Osmanlının hem son sürecini hem de kuruluşundan başlayarak önce Beylik, sonra Devlet ve İmparatorluk olmasını; 

     Türklerin ve Anadolunun tarihini, sonra da bu topraklarda yaşayan dili, dini farklı ama yaşadığı toprakları için bir araya gelmiş insanlar ile verilen ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI sürecini; 

      Yetmedi, 18'inci yy'ın milliyetçilik akımının de etkisiyle ULUSLAŞMA SÜREÇLERİNİ, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında, nasıl tekil bir etnisiteden çıkıp, iki elin parmakları kadar farklı inanç ve soylardan gelen insanların, "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına/Halklarına TÜRK MİLLETİ denilir", diyen bir dahinin önderliğinde kurulan devlette, 20'inci yy'a yakışan bir ULUSLAŞMA SÜRECİ ile birlik ve beraberlik olduğunu.

       El ele, sırt sırta vermişler, fabrikalar kurmuşlar, uçaktan don'a kadar ne gerekli ise, onları üretmişler, Tarım çiftlikleri kurmuşlar, köylüyü ve çiftçiyi bilnçlendirmişler.

     Yoksul köylerden topladıkları çocukları eğitip, yurduna, milletine yararlı insanlar yapmışlar, çağdaş bir toplum ve millet olma yolunda canlarını feda etmişlerdir.

     İnsan, devlet ve kurumların kutsiyeti, bunların topluma verdikleri emek ile daha da artmış ve Dünyanın imrendiği bir ülke ve millet, tek ırkı tanımlamayan bu toprakların yurttaşlarını tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti kurup, TÜRK MİLLETİ olmuşlardır.

      Burada DİP NOT niteliğinde bir bilgi paylaşmak isterim.

      Floransalı yazar Niccolò Machiavelli, Prens ya da Hükümdar (De Principatibus) adlı yapıtını 1513 yılında Venedik Cumhuriyeti, Ceneviz Cumhuriyeti, Papalık Devleti, Lombard Birliği, Napoli Krallığı, Floransa Cumhuriyeti, Siena Cumhuriyeti gibi Şehir devletlerinin bir Prenslik altında birleştirerek İTALYAN/İTALYA Devletinin kurulması ve İTALYAN Milletinin oluşmasına öncülük etmek amacı ile yazmıştır.

     Günümüzde de çok kullanılan, etik ve ahlaka karşı menfaati önceleyen yaklaşım anlamında ki "Makyavelist" sözcüğüne kaynaklık eden yaklaşım, sanıldığı gibi Machiavelli tarafından Prens/Hükümdar adlı yapıtında, kişilerin işine geldiği yapsın etsin anlamında kullanılmamıştır. 

   Machiavelli'in “Prens"te sözünü ettiği yaklaşım kişisel bir çıkar ya da hırsın ötesinde, yeni kurulacak bir devlet, oluşacak bir millet için, baştaki Prans'ın, Devletin yararına olacaksa acımasızlığa ve dürüst olmayan yollara başvurabiliceği yönünde bir yaklaşımdır. 

      Bir devletin, bir ulusun varlığı için yapılacak ile kişisel çıkar için yapılacak olan arasındaki farka da sanırım itiraz yoktur.

     Doğadaki canlılar gibi ülkelerin de tek başlarına yaşamaları olası değildir, çünkü dünya kaynaklarını sömürmek için her zaman var olan birileri ve organizasyonlar olacaktır.

      Günümüzde yaşanılanları kendi kişisel çıkar ve beklentilerimiz açısından değerlendirmeyi bırakıp, ulusun ve devletin geleceği açısından bakmak gerekecektir.

     Dünya bir Kapitalist, Emperyalist sistem dayatması ve emperyal devlet ve şirketlerin sömürüsü altındadır. Yüzlerce yıl süren bu kurulu sistem, ancak kurulacak bir sistem tarafından yok edilebilir. 

    Ne yazık ki, Ulusal Kurtuluş Savaşı süreci ve Mustafa Kemal Atatürk dönemi verilen Uluslaşma, bağımsızlık, kalkınma ve ekonomik bağımsızlık mücadelesi, kendisinden sonra sürdürülememiş ve bu günlere gelinmiştir.

      Bu yüzden artık siyasi olarak da, kişisel olarak da varlığımızı sürdürme savaşı yerine; birlik ve beraberliğimizi ülkemizin varlığı ve devletin bekası açısından, tüm dünyaya ve emperyalist sürece karşı vermek zorundayız.

     Yoksa, KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA !..