Dursun Gündoğdu


DURSUN YAZI YAZMIŞ, YETİŞ HAKİM YETİŞ...

Siz, biz gazetecileri garip gureba, vur sırtına al lokmasını türünden meslek grubuna ait bir insan mı sandınız?..


Bir gün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden aradılar…

‘Gün Haber mi?’

‘Evet’

‘Kiminle görüşüyorum?’

‘Dursun Gündoğdu ben, buyrun…’

‘Rahatsız ediyorum ama size bir bilgi vermek istiyorum. Sizin haber sitesi en çok erişim yasağı gelen sitelerden biri çıktı. Bu konuda bazı sorularımız olacaktı…’

Haberlerine mahkeme kararı ile en çok engelleme getirilen siteler içerisinde dereceye girdiğimizi ilk defa duyuyordum.

Şampiyonlar ligindeymişiz yani…

Bir ara, hemen hemen her gün bir mahkeme kararı gelirdi.

“Şu habere bilmem ne mahkemesi tarafından alınan karar gereği erişim yasağı getirilmiştir. İçeriğin yayından çıkarılması ve tarafımıza haber verilmesi rica olunur…”

Çok kişiyi kızdırıyorduk.

Şimdi de öyle…

Durmak yok, yalanı dolanı yazmaya ve kızdırmaya devam…

Haber yüzde 100 doğru olsa bile mahkemelerden, ‘Yayından kaldırın’ celbi geliyor.

Haklarını yemeyelim, Ak Partililer bu konuda rekor kırıyor.

Sabah saatlerinde haberi veya köşe yazısını Gün Haber’e koyuyoruz, öğleden sonra mahkemeden ‘Haberi kaldırın’ kararı çıkarıyorlar.

Bundan birkaç ay öncesine kadar hakimler en azından verdikleri yayın yasağı kararına birkaç sayfa da gerekçe yazıyorlardı.

Şimdi ne yapıyorlar?..

Bilmem kimin talebi incelenmiştir, haberin veya yazının engellenmesine karar verilmiştir diyerek basıyorlar yasaklama kararını…

Misal, birkaç gün önce CW Enerji’nin Patronu Tarzan Tarık Savran’ın başvurusu üzerine gelen erişim yasağı…

Sayın hakimim, beyefendim, bu kez hiç fazla zahmete katlanmamış, “Gelen talep incelendi, gereği düşünüldü” deyip vermiş hükmünü…

Elmalı güreşlerinde ağalık da yaptığı için, ‘Tarzan Ağa’ lakabı ile bilinen CW Enerji’nin patronu için geçen gün köşemde yazdıklarım kişisel haklarını ihlal ediyormuş.

Yazıda küfür yok, hakaret yok, sadece sorular var…

Yazı içeriği de haber değeri taşımıyormuş.

Bak sen şu civanım hakime…

Hukuk değil, gazetecilik okumuş sanki mübarek…

Hakimliği hatmetmiş, bir de gazetecilik dersi veriyor.

Ben sizin daha 5-6 yıl öncesine kadar hakim adayı olduğunuzu, atandığınız Bingöl’ün bir ilçesinden nasıl oluyor da Antalya gibi Türkiye’nin 5’nci büyük kentinin merkezine paraşütle hakim olarak geldiğinizi yazıyor muyum?..

Yazmıyorum…

Torpiliniz kim diye soruyor muyum?..

Sormuyorum…

Siz, biz gazetecileri garip gureba, vur sırtına al lokmasını türünden meslek grubuna ait bir insan mı sandınız?..

Meslek olarak horlansak da iktidara yaranamasak da (Benim öyle yaranma gibi bir derdim de yok) o patronların zenginliği karşısında garip gureba bir gazeteci de olsak, bu yaptığınız bizim mesleğe reva mı sayın hakimim?..

Tarzan Ağa’ya gelirsek…

Daha karpuz kesecektik, ilk yazıdan sonra cıvıttın sevgili patron…

Neyse, şimdi birkaç sorum olacak?..

Bunları yanıtlamak yerine bu yazıya da erişim yasağı aldırırsan vallahi küserim bak…

Sorularım şöyle…

Dünyanın en büyük çevreci örgütlerinin raporlarını bir kenara bırakıp soruyorum.

Onların raporlarından örnek verirsem, onlar hemen ‘Dıj güjler’ oluyor.

Onun için Fizik Mühendisleri Odası’nın kaynağından geliyor sorularım.

İçlerinde cam, plastik, alüminyum ve silisyumun yanı sıra, kurşun, kadmiyum, antimon gibi zehirli maddeler de bulunan milyonlarca güneş paneli 25-30 yıl içinde tamamen hurdaya çıkacakmış. Bunların çevreye olumsuz etkileri düşünüldü mü, depolanacağı yerler de geri dönüşümlerinin planlamaları yapıldı mı?.. Bu geri dönüşüm için Antalya’da hangi ilçelerde nereleri belirlediniz?..

Üretim aşamasında kırılan, bozulan, daha doğrusu hurdaya çıkardığınız güneş panellerini nasıl ve nerede saklıyorsunuz, imha ediyorsunuz?..

Kurşun, kadmiyum, antimon gibi zehirli maddelerin atıklarını ne yapıyorsunuz?..

Bu maddelerin hurdaya çıktığında bile dışarıya sızmaması için üretim aşamasında ne tür koruma önlemi alıyorsunuz. Misal tüpler içinde mi korunuyor?..

Dünyada yılda 2 milyon ton panelin çöplüğe gideceği hesaplanıyor. Bir gün bu panellerin Türkiye’de de çöp dağları ortaya çıkaracağını biliyor musunuz?..

Ayrıca zehirli maddelerin zamanla toprağa, bitkilere, sulara ve sonunda insana ulaşacağının farkında mısınız?..

Tarzan ağam, bakın bunları ben değil, Türkiye’nin ilk Radyasyon Fizikçisi Dr. Yüksel Atakan’ın raporundan…

Ben sadece aracıyım…

2050’de dünya genelinde 500 milyon ton çalışan panel ve 80 milyon ton hurda panel beklentisi var. Bunun Türkiye’deki payını ve bu hurdalara ne yapacağınızı hesapladınız mı?..

Tarzan Ağam, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Türkiye Ulusal Enerji Planı’na göre 2020-2035 yılları arası yılda 5 milyon kadar hurda panelin geri dönüşümleri yapılamazsa bunlar çöplüklerde cirit atacak. Sizin Antalya özelinde imha planınız ne?..

Bu panellerin ehliyetsiz hurdacıların elinde parçalanıp zehirli maddelerden hem kendileri hem de çevre ve hatta iklimin zarar göreceğini hesaplayıp ne önlem aldınız?..

Güneş panellerinde kullanılan malzemelerin üretimi için havaya diğer enerji kaynaklarının üretiminden 2-3 kat daha fazla karbondioksit salındığı iddiası doğru mu?..

Yani, sizin de sloganlarınızda kullandığınız temiz enerji bir yalan mı?..

Güneş panellerinin tozlanınca üretimi düşürdüğü, bunların sık sık yıkanması nedeniyle özellikle güneş çiftliklerinde su tüketiminin arttığını biliyor muydunuz?.. Misal, sadece Konya Karapınar güneş tarlasında panelleri yıkamak için yılda 13 milyon 600 bin litre su tüketildiği, bu yeraltı sularından karşılandığı için Konya’da obruk sayısının bu yüzden artığı iddialarına ne diyorsunuz?..

Tarzan Ağam, bu sorularımın kaynağı koskoca bir fizikçi, hem de radyasyon konusunda bir deha…

Türkiye’de okumuş ama sizin geldiğiniz Almanya’da mesleğinin doruğuna çıkmış.

Şimdi, siz bu yazıya da erişim yasağı getirmek istersiniz ve aynı hakime giderseniz o da ‘Haber değeri yoktur’ derse, vallahi bana değil de fizikçi hocamıza ayıp etmiş olursunuz.

Neyse, yazımı güncel bir soruyla kapatayım.

İsrail’in Hizbullah’a ait çağrı cihazları ve telsizlerini patlattığı söyleniyor ya İngilizler’in dünyaca ünlü Independent Gazetesi o gün güneş panellerinin de patlatıldığını yazmış.

Tarzan Ağam, bu hatırlamadan sonra size yani çok değerli güneş paneli üreticisine şunları sormak istiyorum.

İsrail’in çağrı cihazı ve telsizlerden sonra güneş panellerini patlattığı doğru mu?..

Güneş panelleri de uzaktan gönderilen bir sinyal ile patlatılabiliyor mu?..

İsrail ajanlarının patlayan cihazların üretim aşamasında içeriye sızdığı ileri sürülüyor.

Siz Antalya’daki üretim sahasında bu tür bir sızıntıya karşı bir önlem aldınız mı?..

Ben bunları siz cevaplayın diye yazmadım.

Ama zahmet edip cevap verirseniz de bu köşe cevaplarınıza açık…

Peki niye yazdım?..

Turizm ve tarım kenti Antalya, hurdaya dönecek panellerden kirlenmesin, atıklar çevreye zarar vermesin diye yazdım.

Alınıp darılmaca yok.

Hakim beyefendi, son sözüm de size…

Bir önceki yazımda geçen konu için her ne kadar, siz haber değeri yok diyorsanız da bugün yazdığımın olduğunu düşünüyorum.

Bunun da haber değeri yok diyorsanız, yasak kararınızı bekliyorum.