Bugün, çoğumuzun içinde bir yerlerde yanan bir ateş var; her sabah işe giderken, her gün aynı masaya otururken içimizde kıvranan bir his. Bu his, belki “acaba”larla dolu, belki “ya yapsaydım” diye başlayan cümlelerle yankılanıyor. Ancak toplumun kurallarına, alışkanlıklarımıza ve o çok sevdiğimiz “konfor alanımıza” sıkı sıkıya bağlı kalıyoruz. İşte tam burada, bir durup düşünmek lazım: Bir gün bütün cesaretimizi toplayıp hayallerimizin peşinden gitmeye hazır olabilir miyiz?
Beni yıllarca masa başında mutlu eden bir işim vardı. Gençlerle iç içe, onların hayatına dokunarak geçirdiğim günler, mesleğimi adeta varoluş amacım hâline getirdi. Her gün gençlerin gözlerinde o umudu görmek, başarılarına şahit olmak, bambaşka bir mutluluktu. Ancak yine de, içimde yeni yerler görmek, farklı kültürlerle tanışmak, dünyayı keşfetmek gibi arzular vardı. Zamanla, kalbimde giderek büyüyen bu isteğe kulak vermek zorunda kaldım. Belki de hayatta bir kere cesur olmak gerekiyordu ve ben bunu yapmalıydım.
Konfor alanından çıkmak kolay değil; hele ki yıllardır kendini bir işte bulmuşsan. Ancak bir gün cesur bir adım attım ve o çok sevdiğim masayı, gençlerle dolu sınıfları geride bırakmaya karar verdim. Bu bir ‘çırpınış’ gibi gelebilir, ancak benim için hayatımı yeniden anlamlandırmanın yolu oldu. İşte o gün anladım ki, hayatta en büyük özgürlük kendini yenilemeye cesaret edebilmekten geçiyor.
Yeni yollara çıktım. Kalbimin götürdüğü yere giderek, hem geziyor hem de çalışıyordum. Ben o gün Van’a gittim.Van gölüne neden deniz dediklerini gördüm.Van esnafımıza Mesleki yeterliliği anlatıp sınavlar açtım.Urfa, Diyarbakır ,Mardin,Isparta,Mersin, Trabzon, Niğde, Kapadokya, Çanakkale, Uşak…Yabancı sokaklar, farklı diller, kültürler arasında kendimi buldum. Varoluş amacımı değiştirmedim; aksine, ona yepyeni boyutlar kazandırdım. Artık hem öğreniyor hem de kişilere dokunmanın, onlarla hikâyelerimi paylaşmanın bambaşka yollarını keşfetmiştim.
Bu yolculukta öğrendim ki, konfor alanı yalnızca bir yanılsama. Güvende hissetmek, alışkanlıkların verdiği o rahatlık yanıltıcı. Asıl güç, kendi sınırlarını zorlayabilmekte, bilinmeze korkusuzca adım atabilmekte. Hayatın gerçek güzelliği, o alıştığımız düzenin ötesine geçtiğimizde bizi bekliyor olabilir.
Siz de bir gün cesaretinizi toplayıp hayallerinizin peşinden gitmeye karar verirseniz, bilin ki bu yolda yalnız değilsiniz. İçinizdeki ateşi yakan hayallerinizi göz ardı etmeyin. Zira asıl yaşam, o hayallerin peşinden giderken başlıyor.Beni bu hayallere sürükleyen gerçek ustalarıma selam olsun ..