ZEYYAT ŞAHİN


İKİYÜZLÜYÜZ

İkinci yüzümüzde sakladığımız tahammülsüzlük içimizi karartıyor.


İkiyüzlüyüz ve hiçbirini gizleyemiyoruz. Gizlemeye çalıştığımız yüzümüzün kirleri ve kinleri yüzümüzden okunuyor, farkında değiliz. Üstelik kimsenin de farkında olmadığını zannediyoruz. Oysa yüzümüzden eksilen içtenlik, dilimizden eksilen yumuşaklık ve gözümüzden eksilen sevgi bizi ele veriyor. Eksilenlerin yerine koyduğumuz yapmacıklık sırıtıyor.

 İkinci yüzümüzde sakladığımız tahammülsüzlük içimizi karartıyor. İçi kara olanın sözü yaralıyor çevresini. İçimizde sakladığımız ikinci yüzümüzün çirkinlikleri olmadık bir zamanda, bir tek sözle ortaya dökülüveriyor ve apaçık ediyor bizi. Daha doğrusu, biz hala saklamaya çalıştığımızı sanıyoruz ama saklamaya gücümüz yetmiyor.

İkinci yüzümüz ortaya çıktıktan sonra sözlerimiz anlamını kaybediyor, şifremiz çözülüyor; artık ne yapsak nafile, kendimizi ele veriyoruz. O andan itibaren bir mahcubiyet maskesiyle gizlemeye çalışıyoruz yüzümüzden okunan, sözümüzden sezilen çirkinlikleri. Mahcubiyetimiz eksilen muhabbetimizi telafiye kafi gelmiyor.

İkinci yüzümüzün keşfedildiğini fark ettiğimizde, bizi dost bilenler dost olmadığımızı anladığında ve sözümüze kıymet verenler sözlerimize kulak tıkamaya başladığında bize her daim açık gönül kapıları birer birer kapanır. Kimse, yarısını gizleyerek kapısına gelene itibar etmez, yarısını gizleyen yarimiz olsa artık fark etmez.

Ve aslında zordur ikiyüzlü olmak. İçimizde kinler biriktirirken sürekli gülmeye çalışmak, koşulsuz ve apaçık sevmeyi beceremezken sevgi sözleri sarf etmeye çalışmak olabildiğince ağırdır. Bu ağırlık içine çökmüşken ve içini kemirirken kinler ve öfkeler akşamdan sabaha uyunan deliksiz uykular terk eder insanı. İçimiz kinler ve öfkelerle kinlenmişken bir gönülde yer etmek, gönlümüzü güzel şeylere koşulsuz açmak imkansızdır.

İkiyüzlüyüz ve iki yüzümüz de kirli. İkiyüzlüyüz ve bu yüzden yüzsüzüz.