Batı Dünyasının, kendisi için Orta Çağ olarak tanımladığı karanlık dönem, 5'inci yüzyılın sonlarında başlar ve 15'inci yüzyılın ortalarında sona erer. Bu karanlık dönemin başlangıcının en önemli sebeplerinin başında MS. 476'da, Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşü kabul edilir.
Yine aynı çevreler kendilerinin "Aydınlanma Çağı" olarak tanımladığı dönem ise, 17'inci yüzyıldır. Bu da bilimin, felsefenin ve eğitimin yeni boyut kazanması ile şekil bulmuştur. Farkındalığın öncülerinden R.Descartes (1596-1650), Fransız Krallığında doğmuş, İsveç İmparatorluğunda ölmüştür.
Peki bu kişinin günümüzde bile tartışması süren en önemli sözü, önermesi nedir, "Düşünüyorum, öyleyse varım"!...
Varlık bir sebep değil, bir sonuçtur. O yüzden Descartes de, "Düşünmek, var olmanın sebebi değil, sonucudur" demektedir.
Demek ki bir şeyler düşünüyor, sorguluyor ki, bu sonuca varabiliyor. Burada bir soru daha aklına geliyor insanın, peki bu Descartes kimdir?
Özellikle Avrupa kendi ürettiği değerleri kendi imzası altına almayı sever ve Felsefe bile burada "Batı felsefesi, Hollanda felsefesi, Fransız felsefesi" gibi adlar ile anılır.
İşte Rasyonalizm felsefe akımı da böyle ortaya çıkmıştır.
Toplumlarda özgür düşünme ve düşünce, eğitim ile olur. Bu başlangıçta aileb(tabi bu eğitimi verecek aile ve sürecinin olması koşulu ile) ve okullar ile olur.
Buraya gelmemizin sebebi Descartes olduğuna göre, BU GÜNLERDE DE ÜLKEMİZDE ÇOK KONUŞULAN BİR KONUYA GELELİM. Bunca konuştuğumuz Descartes'in EĞİTİMİ ne?
Descartes, Collège Royal Henry-Le-Grand'de (1607-1614), 1616'dan sonra da Poitiers Üniversitesi, Franeker Üniversitesi, Leiden Üniversitesi, Utrecht Üniversitelerinde eğitim görmüştür.
Peki bu süreçte etkilendiği önemli kişiler var mıdır, elbette:
Batı dünyasından, Platon, Aristoteles, Archimedes;
İslam dünyasında da İbn-i Heysem, Gazali, İbn-i Rüşd.
Demek ki dünyanın doğusunun da, batsının da önemsenecek bir çok değerli insanı varmış; bizim ülke insanının çoğunun umurunda olmasa da!..
İşte burada da eğitimin ne olduğundan çok, eğitimin ne için ve nasıl kullanıldığına bakmak gerekir.
Örneğin bu ülkede, kendini eğitimli ve inançlı sayan bazılarının önceliğine bakmak gerek.
Artık aklı başında hiç kimsenin "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen birisine normal bakmasını beklemiyorum ama Çetin Altan (1927-2015) gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında yetişmiş, Galatasaray Lisesi, Ankara Hukuk Fakültesi gibi Cumhuriyetin okullarında okumuş, 13'üncü dönem TBMM'de TİP Milletvekili olmuş, önceleri bir çok kişiye düşünce ve felsefi öncülük etmiş, 1980'den sonra sosyalist çizgiden uzaklaşıp, liberal çizgiye kaymasını anlamak için oğullarına (Ahmet ve MeHmet Altan) mı bakmak gerekir, bilmiyorum.
Toplumumuzda oluşmuş iki aydın katmanı vardır, birisi İLERİCİ, diğeri de GERİCİ!..
Genelde ilerici toplumun, bireylerin karşılaştığı, yaşadığı sorunları çözmek isteyen, onlara çözüm üretmeye çabalayan kişidir.
Gerici konusu ise baya karışıktır; genellikle yeniliğe direnen, eskiyi korumaya çalışanlar için kullanılır, eğitimsiz olarak algılanır, bilinir ama günümüzde "Altan"ları düşününce insanın aklına pek de güzel şeyler gelmiyor.
Ülkenin yaşadığı sorun nedir diye kime sorsanız, herkesten; hükümet, siyaset, belediyeler, gibi kurumsal yapılar ile ilgili ayrı bir yanıt alırsınız.
İyi de kardeşim, hani Narettin Hoca'nın dediği gibi, "Hırsızın hiç mi suçu yok!.."
Konuyu yönetimlerin uygulamalarına getirerek tartışmakla bir yere varılmaz!..
Çünkü bu ülkede, "Siyasetin finansmanının kaynağı, Kamudur"!..
Çünkü bu toplum, "Bal tutan parmağını yalar" sözünden;
Önce emek veren, petekleri çıkarırken eli, parmağı batan ve onu yalayarak işine devam eden ARICIYI anlamaz, arıcının peteklerini çalıp balcıya götürürken, elini batıranı anlar.
Çok gariptir, bu ülkede nerede olursa olsun, eğitim önemseniyor; herkes oğlum, kızım iyi okullarda okusun, eğİtim alsın meslek sahibi olsun diye yırtınıyor ama hiç kimse;
Bu süreçleri yönetsin diye seçtiklerinin eğitimlerini, ortaya bir yamukluk çıktığı zaman konuşmaya başlar. O zaman da, bazıları "atı alıp Üsküdar'ı geçiyor", bazıları da "adam Üsküdar'ı geçti" deyip, malumun ilanını yapıyor.
Ahali de hepsini alkışlıyor, sonra da olan biten bu kadar yanlış ve yamuk işten sonra da, onlardan doğru şeyler bekliyor.
Elin "gavuru" Descartes için bir yazıda o kadar not düştük, bizim bugün yaşadıklarımız için gelecekte, zavallı gelecek nesiller ne ve nasıl notlar düşecekler ki!..
Düşünsek mi!..