Ben mektuplar zamanından geliyorum. Siyah beyaz fotoğraflar mevsiminden...
Çabuk eskittiğimiz ve eksilttiğimiz hayatın
Eskimeyen taraflarından geliyorum.
Ben mektuplar zamanından geliyorum. Televizyonun kulaktan kulağa
Yayılan bir efsane ve radyonun
Evin en kıymetli eşyası olduğu Zamanlardan...
Radyo tiyatrosu dinlemenin
Her evde bir tören olduğu
Ve hayatın bir tiyatro olmadığını
Bildiğimiz günlerden geliyorum.
Ben mektuplar zamanından geliyorum. Pencerelerin daha yapılırken
Saksı konabilecek kadar
Geniş olmasına özen gösterildiği Günlerden…
Saksılardan odalara ve sokaklara yayılan Baygın kokular bahçesinden
Ve çiçeklerin türül türül tüttüğü
Günlerden geliyorum.
Ben mektuplar zamanından geliyorum. Çay bahçeli kasabaların gazozlar içilen
Ve çekirdek çitlenen akşamlarından… Yazların ve kışların, nerdeyse bütün Hayatın sokakta geçtiği,
Sokağın ve hayatın paylaşıldığı
Yıllardan geliyorum.
Ben mektuplar zamanından geliyorum. Ödev araştırmak için girilen
Küçük kasaba kütüphanelerinden
Şiirle, hikayeyle ve kitapla tanışılmış Olarak çıkılan günlerden….
Kasaba yoksulluğunun
En çok da kitapçı dükkanlarında Hissedildiği yıllardan,
Küçük kırtasiyeci dükkanlarına
Bir kitabın gelmesini günlerce bekleyen Çocukların düşlerinden geliyorum.
Ben mektuplar zamanından geliyorum.
Kamıştan divitler yontulan
Ve yazmanın bir ayin kadar
Mukaddes olduğu
Mürekkep kokulu zamanlardan..
Okulların testi ve tostu henüz tanımadığı Ama tiyatro kulübünde olmanın
Ve sene sonu müsameresinde
Rol kapabilmenin acayip karizmatik Olduğu yıllardan geliyorum.
Ben mektuplar zamanından geliyorum. Eskitilmiş ve eksiltilmiş bir hayatın
Orta yerinde mektuplar zamanına
Ve siyah beyaz fotoğraflar mevsimine Ağıtlar düzerek geçiyor şimdi ömrüm.