Başlangıç tümcesi size ne düşündürdü ve nasıl bir algı yarattı bilemem ama tümce beni 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinin son yılına girerken;
Suriye'ye, Saddam Ailesi'ne ve Baas Rejimleri ile başlayan öykülerinin sonlandırıldığı bu günlerden, taaaa 1624 yılında şair ve yazar John Donne'ın sağlık, acı ve hastalık üzerine meditasyonlar ve dualar içeren, "Devotions Upon Emergent Occasions" yapıtına kadar götürdü.
Olaylar 15 yüzyılda başlar ve sürer gider Kıta Avrupasında.
Tarihte "Otuz Yıl Savaşları" olarak bilinen ve çoğunlukla Kutsal Roma İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde 1618'-1648 yılları arasında yaşanan, Avrupa tarihinin en yıkıcı savaşlarından birisi olun savaşta, ne yazık ki 4,5 ile 8 milyon arasında insan ölmüştür.
Dahası, Almanların mezhep (Luterci ve Katolik) mücadelesinin bir parçası olan bu savaşlarda, Almanya'nın bazı bölgelerinde yaşayanların neredeyse yarısı yaşamlarını yitirmiştir; savaşın kökeni ise, Seksen Yıl Savaşı (1568 - 1648), Mantova Veraset Savaşı (1628-1631), Fransız-İspanyol Savaşı (1635-1659) ve Portekiz Restorasyon Savaşı'na (1640-1668) kadar dayanmaktadır.
Gelelim 1940 yılında Amerikalı yazar Ernest Hemingway tarafından yazılmış olan Çanlar Kimin İçin Çalıyor (For Whom the Bell Tolls) adlı savaş romanına.
Hemingway'in, John Donne'nin 1624'te yayımlanan Devotions Upon Emergent Occasions adlı yapıtından meditasyon içerikli, 1940 yılında yaptığı alıntı çok ilginçtir:
"Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki SORUP DURMA, "ÇANLARIN KİMİN İÇİN ÇALDIĞINI:
ÇANLAR, SENİN İÇİN ÇALIYOR!..."
Bu, düne ilişkin. Günümüze gelince!...
Süreç SANAYİ DEVRİMİ ile başlar. İlk 1784'de su ve buhar gücüyle çalışan, mekanik dokuma tezgahının imalat ve üretimde devreye girmesi ile başlayan BİRİNCİ SANAYİ DEVRİMİ, yeni hammadde ve pazarlara ihtiyaç duyar ve sonucunda da İmparatorluklar dağıtılır ve ilk Ulusal Devletler ortaya çıkartılır.
Osmanlı'nın topraklarında Mezapotamya başta olmak üzere bir çok cetvel ile çizilen sınırlar içinde yeni "Ulusal" Devletler kurulur.
Bu gün, Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) ile parçalanan ve dağıtılan devletler de, bu devletlerdir.
İkinci Dünya/Paylaşım Savaşı bitmiştir, Kapitalizm de Dünya kaynaklarından pay almak için sinsi planlarına başlar. Alman Kapitalizmi yenilmiş, İngiliz ve Amerikan Kapitalizmi yarışırken, Amerika ticaret sermayesi 1940'lardan sonra başta Afrika ve batı Asya, Mezapotamya'ya yayılmaya başlar ve burada hem siyasi hem sosyal örgütlenmesini gerçekleştirir;
Ülkemizi de ilgilendiren, ABD Senatosunda 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konulan, antikomünist hedefleri olan MARSHALL YARDIM PLANI da yürürlüğe konularak, ABD bölgeye çökmüş, buralarda da müttefiklerini yaratmıştır.
Arap Ülkelerinde "Rönesans, Diriliş" anlamına gelen BAAS Hareketi ve BAASCILIK da böyle başlamıştır. Suriye'de de 1971'den 2000 yılına (ölene) kadar Hafız Esat Devlet Başkanı olmuştur. Ölünce de yerine oğlu Beşşar Esat Devlet Başkanı olmuş ve Suriye'deki isyan/ayaklanmaya kadar (8 Aralık 2024) da bu görevini sürdürmüştür.
Bütün bunlardan nereye gelmek gerek:
Dünya'da çanlar taaaa 16. ve 17. yüzyıldan bu yana çalmaya başlamıştır ama çan seslerini kapılarına gelene kadar duyan az olmuştur.
Bu gün yaşanan olay sadece Suriye olayı değildir. Yeni bir dünya düzeni kurulmaya çalışılmaktadır. Bu konuda taaa 1500'lerde olduğu gibi Din, Mezhep olaylarına ek olarak 1789 Fransız Devrimi ile başlayan ve Birinci Paylaşım Savaşından sonra da pazarlanan Milliyetçilik akımları ve Uluslaştırma süreçleri ile de gündemde olan Millet yaratma projeleri de devreye sokularak, 2025'lerde de Suriye ve bölgesinde etnik, inançsal ve mezhepsel kökenlere dayanan federatif, kendilerinin denetim ve yönetimlerinde olacağı devlet ve devletçikler kurdurulması için çabalar sürecektir.
Dünya'da yukarıda sözü edilen savaşların olduğu 1500'lü yıllar Avrupasında din ve mezhep savaşları olur, insanlar ölürken, dünyanın diğer yerlerinde de insanlar büyük savaşlardan ve ölümlerden ırak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Ne yazık ki 1500'lü yılların Avrupa'sının karanlık günlerinin benzerinin 2025'lerde Suriye ve bölgemizde yaşanması bir rastlantı olabilir mı?
Bir elin parmağı kadar dini inanç ve sayısı bile belli olmayan mezhep, tarikat ve dini oluşumlar, acaba burada yaşayan insanlara ve insanlığa mı hizmet etmekte, yoksa bir avuç emperyalistin tetikçiliğini mi yapmaktalar.
Ülkemize gelince, ben inanıyorum ki 1964 yılında Başbakan İsmet İnönü'ye olumsuz ifadelerle dolu bir mektup yollayan ABD Başkanı Johnson’a:
İnönü, "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini alır” demişti. Acaba bu günler ne yanıt verilir, bekleyip görelim mi?