KADRİYE CİRİTCİ


SAHİP OLMAK MI, SAHİPLENMEK Mİ?

Sahip olduğumuz değerlere sıkı sıkıya sarılsak, güzelim dünyanın tadına daha çok varacağız ve mutluluğa giden yolda ilerlemeye devam edeceğiz.


“iyisine sahip olanlar değil, sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir.” /Charles Bukowski 

Sahiplenmek, bir şeyi veya birini sahiplenme duygusudur. Sahiplenilen herhangi bir canlı veya cansız bir varlık olabilir. 

Kişiler olumsuz bir durumda kalıp, ailesine veya sevdiği kişilere bir zarar gelince ya da onların bir suçlama ile karşı karşıya kalmaları halinde sahiplenme ve koruma ihtiyacı hissederler. Hayatımıza giren şeyleri ne kadar sahiplenirsek, elimizden gidincede bir o kadar üzülebiliyoruz. Hayatımızın merkezine onları koyuyoruz bazen onlara kendimizden daha çok değer veriyoruz yada onlar üzerinden değer görmeye çalışıyoruz. 

Peki ne yapalım sahiplenelim mi, sahip mi çıkalım?

Sahip olduklarımız hepimiz için bir emanettir. Kaybetme korkusu her canlı için geçerlidir. Bir insanı, bir hayvanı, bir işi, bir eşyayı sahiplenmek için binlerce mücadele veririz. Sahip olduklarımızı bir çırpıda kaybediyor, tüketiyoruz. Sevgiyi, dostluğu, sadakati, işi, aşkı, eşyayı, parayı, hatta kendi değerimizi bile… 

Oysa sahip olduğumuz değerlere sıkı, sıkıya sarılsak güzelim dünyanın tadına daha çok varacağız ve mutluluğa giden yolda ilerlemeye devam edeceğiz. 

İnsanlar tek başlarına kaldıklarında çoğu zaman kendilerini güçsüz, iyi işlere başlama ve bitirebilme konusunda umutsuz ve çaresiz hissedebilirler. Sevdiklerimize sahip olmak değil, sahip çıkarak onların kendileri olmasına izin verebilir, oldukları gibi kabullenerek sevip gerçek sevgiyi hem yaşarız, hemde yaşatabiliriz. Unutulmamalı ki, özgürlük alanını koruyan kişiler, karşısındaki insanların özgürlük alanına da saygı duyarlar.

Gücümüze güç katmak, birlikte büyümek ve gelişmek istiyorsak aidiyet duygumuzun  gelişmesine, sahiplenme ve sahiplenilme duygularımıza şans tanıyalım. Böylelikle etrafımızda yaşayanlarda amaçlarına erişebilsin ve bizler nitelikli birliktelikleri yaratabilelim. Sahiplenme duygumuzu ne kadar beslersek, o derece yeşerir ve meyve verir, yaşamın lezzeti artar. Sahiplenme duygusunun ideal seviyede olması, kişilere başarıyı da beraberinde getirir. Özellikle iş ve çalışma hayatında, eğitim ve okul hayatında benimsemek, başarıyı elde etmenin temel faktörleri arasındadır. 

Her şey sevmekle başlar. Varlığını, benliğini sevebilen, kabul eden insanlar, dünya’yı ve tüm insanlığı kabul edebilir.

Öyle bir çağdan geçiyoruz ki, insanlar neredeyse güzel duygularını maalesef kaybediyorlar. Sevgi’yi, saygıyı, sadakati,nezaketi, merhameti…

Sahip olduklarımızın değerini bilelim, değerlerimize sahip çıkalım, değerlerimizle yeni hikayeler birlikte yazalım. 

Sevgiyle kalın efendim.