İBRAHİM UYSAL


SENELER GEÇER MEVSİMLER DEĞİŞİRKEN

Hani bir yılan deri değiştirirken kıvranır durur ya, toplum da sanki öyle gibi, öğrencisinden, ev kadına herkes kıvranıyor.


Bir kenarda otururken, aklımdan, gözümün önünden öyle şeyler gelip geçiyor ki, yoruluyor muyum yoksa yaşlanıyor muyum anlayamadım gitti.

Gittiğim, gezdiğim, gördüğüm her şeyde bir garip anı, garip bir öykü aklıma geliyor, ha ben yaşamışım ha bir başkası fark etmiyor, acı acıyarak yüreğime oturuyor.

Kızılaydan geçsem bakanlıkların önündeki polis bariyerleri bir başka şeyi, Cebeci, Hamamönü'nden geçsem Ulucanlar Cezaevi, azıcık hava alayım desem, binsem arabama Samsun yolunda, Mamak Cezaevinin uzayıp giden duvarları ve içinde onların, binlerin acıları ve anıları.

Arabanın radyosunu açsan bir Ahmet Kaya türküsü, ardından türkünün türkü gibi onlarca anısı.

Hani 12 Eylül günleridir. Sırtında parkası, elinde bir gazetesi olanın ihbarcı ve muhbirlerin ispiyonları ile mahpuslara atıldıkları günlerde, Nevzat Çelik'in sol bir örgüte üyeliği bahane edilerek idama mahkum edildiği günlerde; bir Güzel Sanatlar Öğrencisi olarak Annesine yazdığı mektup şiirin "Şafak Türküsü" kulaklarda.

Yollar, caddeler, sokaklar ve binalar garip anılar ile dolu. Görmezlikten, duymazlıktan gelse de, aklın, yüreğin takılıp kalıyor.

Eve geldin, açsan televizyonu, eline alsan gazeteleri ağlayan anneler, sen ağlama diyen gencecik kızlı oğlanlı çocuklar.

Meydanlarda üniversiteler, ardından hem de liseliler!..

Hani bir yılan deri değiştirirken kıvranır durur ya, toplum da sanki öyle gibi, öğrencisinden, ev kadına herkes kıvranıyor.

Konyalılar bir başka ses, Yozgatlılar bir başka ses verir olmuşlar.

Oturup, gözlerini kapatıp düşününce bütün ülke gözlerinin önünden geçiyor teke tek, kare kare. Yüreğin sızlıyor, artık gözyaşların kurumuş dışarı akmıyor, yüreğine yüreğine damlıyor.

İş ilginç tarafı, herkesin acısı da, sıkıntısı da aynı. Yokluk ve yoksulluk. İktidar da farkında bir şeylerin yurttaşlarının canına "tak ettiğini" ama ..... ..... ....!..

Muhalefetin güçlü takımı da koşturuyor, bir şeylere çabalıyor seçmeni olsun olmasın yurttaşları ile ama keşke, SİYASETİN BİR İDEOLOJİ ile yapıldığının da farkına varsa.

Artık her partiye oy veren seçmenin derdi aynı, kime karşı, kimin yanında duracaklarını artık anlamışlar ama keşke bu süreci yöneteceklerin de azıcık ideolojik bir süreç yönetimi ilgisi ve bilgisi olsa ne güzel olurdu.

İktidar, tün dünyada olanlardan, yaşananlardan deneyimli ve kimler ile ittifak edeceğinin bilincinde ve farkında.

Ah be Joseph Goebbels, nereden çıktın. Tamam 30 Nisan 1945'de Adolf Hitler intihar ederken, sen de 1 Mayıs 1945 intihar ettin ama keşke taktiklerini silip bu dünyadan götürseydin.

Ben artık iktidar ya da muhalefet siyasilerine hiç bir şey demiyorum, sözü seçmen, yurttaşa.

Eyyyy seçmen, Yurttaş kardeşim, ezayı, cefayı, sıkıntıyı çeken sensin, yaşayan sensin, artık şu gaflet uykundan uyan da, seçtiklerine bir bak, bırak artık adamların adamlarını, madamların madamlarını seçmeyi, artık senden yana, sana çözüm üretceklerin farkına var ve seç.

Bak almanya Hitler Nazi dönemini, İtalya Mussolini, İspanya Franko dönemleri yaşadı ve tüm dünya bunlardan dersler çıkardı.

Hoş demokrasiyi eğlence sayanlar sayesinde, oralarda da Faşist Milliyetçilik hortluyor; ey Yurttaşlar siz de uyanın demiyorum bir uyanış var da biraz daha farkındalık, iklim yasası ile köyler, tarlalar yaşam yok edilecek, üç beş kuruşa göz yumulan kaçak göçmenler ile huzun kaçacak, çoluğunun çocuğunun huzurlu geleceği olmayacak.

Bize sınıfsız toplum demişlerdi ama biz onu emekçilerin iktidarı sanmışız, oysa sınıfsız toplum mülkiyetsiz partonların iktidarı imiş.

Ya, bu günler farkına varılacak ya da hoş geldiniz diye bu dünyada Cehennemin kapıları sonuna kadar açılacak!..

Karar Sizin, Ne Dersiniz!..