İnanmakla, inanmamak arasında sıkışıp kalmak ne zor bir seçimdir. Son yıllarda hepimizin çoğunlukla yaşadığı ne kötü bir duygudur.Emin olamamanın temeli şüphesiz ki güvene dayanıyor. Bazı insanların güven duygusu yüksek olur. Şüphe karşısında kendi seçimleri olan inanmayı seçmektetirler. Kaybedecekleri ödeyecekleri hiç bir bedel onların umurlarında değildir. İnsanlar gerçekten güven duydukları her şeye yalansız inanırlar. Güven duygumuz azalıyor mu?
Şüphe takıntıyı ve korkuyu da beraberinde getiriyor. Ne yazık ki yaşadığımız çağda toplum olarak psikolojimiz derin yaralar alıyor. Herkese, her şeye şüphe ile yaklaşıyor , güven duygumuzu kaybediyoruz.
Sokrates’in “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” sözü, tüm bildiklerimizi sürekli olarak sorgulamanın önemini vurguluyor. Şüphe karşısında her şeyi araştırıyoruz, sorguluyoruz, güven duygumuzla hesaplaşıyoruz. Hayatı değerli kılan yaşama dair amaçlarımız değil midir? Doğruluğundan emin olduklarımıza koşar adım gitmek değil midir?
Şüphesiz ki, şüphe duyulan şeyler karşısında bazen çaresizlikle sınansak bile, doğruyu bulmak için tüm gücümüzü kullanırız. Ne zaman ki, şüphe duyulan şeyden uzaklaşırız ve işte o zaman kalbimizde, ruhumuzda huzura kavuşur.
Hz Ali şöyle buyurmuştur;
“Bir insanı sınava tabi tutmadan ona güvenmek acizliktir. “
Güven yaşamımızda ki en hassas çizgilerden biridir. şüpheler hastalık boyutunda olmadığı sürece, çoğu zaman yersiz değildir.
Saygılarımla