ZEYYAT ŞAHİN


ZEYYAT ŞAHİN yazdı / REİS BEY’İN KALEMİ

ZEYYAT ŞAHİN yazdı / REİS BEY’İN KALEMİ


Antalya’da hakimler var. Bu hakimler, hem adalet dağıtıyorlar hem de hepimiz gibi ( En azından birçoğumuz gibi) ülkede ve dünyada olup bitenler hakkında düşünüyorlar. Bunlardan bazıları da düşündüklerini kaleme döküyor. İleri yaşımda başladığım avukatlık stajımda bu hakimlerden birine rast geldim: AYDIN ÇOLAK,  Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi Reisi. Reis Bey kalemini, eskilerin tabiriyle, sadece hüküm verirken kırmakta kullanmıyor;  hayatı, insanı, aşkı ve yaşadığı çağda olup bitenleri anlatmakta da kullanıyor. Reis Bey, onca yoğunluk içinde, avukatlık stajına başlayana kadar bu yoğunluğu pek anlayamıyordum,   bir roman yazmış: SANAL VİCDAN. Stajım sırasında,  bu romanı bana hediye etme nezaketi gösterdi Reis Bey, kendisine teşekkür ederim. Okunmak için biraz sırasını beklese de sırası geldi ve romanı bir çırpıda okudum. Okuru sürükleyen ve keyifle okunan bir roman ancak sadece sürükleyici olmak değil romanı ilginç kılan. Roman, çok konuşulan ve neredeyse toplumun her kesiminde hem merak hem kaygı uyandıran bir konu ekseninde gelişiyor: Yapay zeka ve insan ilişkisinin nasıl şekilleneceği. Romanın asıl karakteri Hakim Cihat sadece hukukçu değil, transhümanizm ve yapay zeka ile de ilgilenen entelektüel bir hukukçu. Romanda geçen şu sözler hakim Cihat’a ait: Hukuk sadece sayıların toplanması işi değildir. Görünen kadarıyla karar vermek kolaydır, bunu ortalama bir bilgisayar da yapabilir zaten. Ancak hakim görünenle yetinmez, görünenin arkasında ne olduğunu da irdeler. İşte bu sebeple yapay zeka ne kadar gelişirse gelişsin, hukukta insan faktörü devre dışarı bırakılamaz, bırakılmamalıdır. Roman, bu ve benzeri  pek çok diyalogla okuru yalnız merak içinde bırakmakla kalmıyor aynı zamanda düşünmeye de sevk ediyor. Aslında roman, entelektüel bir hakimin çağına kulak kabartması ve çağının en önemli meselelerinden birine dair bakış açısının dile getirilmesi açısından çok kıymetli. Bir bilim kurgu romanı değil, bilim kurgu romanlarında anlatılan dünya gerçek olursa neler olup biteceğine dair bir beyin fırtınası. Elbet teknik olarak kurssuz bir romandan bahsetmiyorum ve zaten bu yazı da bir eleştiri yazısı değil. Ele alınan konu ve karakterler çok daha derin ve kapsamalı ele alınabilirdi.  Buna rağmen roman çok keyifle okunuyor çünkü edebiyat bir dil sanatı ve Reis Bey dile oldukça hakim. Hukukun bir dili vardır ve izlediğim duruşmalarda Reis Bey’in bu dile ne kadar hakim ve    bu dili kullanırken ne kadar titiz olduğunu gördüm. Dilin de bir hukuku vardır ve bu hukuk,  dil bilgisi kurallarıyla dil estetiğinden oluşur. Reis Bey dilin hukukuna uymakta da çok mahir  ve çok titiz. Bu da romanı okunur kılıyor. Romanın içine serpiştirilmiş ve Reis Bey’in sevdiği türkü ve şarkıların sözleri romanı ayrıca keyifli kılıyor. Reis Bey’in kalemi kuvvetli, hükümleri adaletli olsun. Kendisinden yeni romanlar bekliyoruz.