Sunexpress’in efsanevi eski yöneticilerinden değerli dostum Mustafa Minareci, geçtiğimiz günlerde bana bir ev ödevi verdi.
“Madem 1984’de Antalya’ya 40 yıl sonra gelecek turist sayısını hiç tahmin edemedin, bil bakalım bu tarihten kırk yıl sonra Antalya turizmi hangi rakamlara ulaşır?” diye sordu.
Doğrusu bunu daha önce hiç düşünmemiştim.
Günlük yaşama dair sohbetlerde atıp tutmak tamam da, bundan kırk yıl sonra turizm nerelere evrilirdi acaba?
Anlattıklarına tam güvenilmese de ChatGPT hazretlerinin de görüşlerini sordum.
O kafamı bir miktar daha karıştırdı.
Yine de istatistikler önemli ölçüde yol gösterici olabiliyor.
Seyahat etmek dünya toplumları için artık bir lüks olmaktan çıktı, olağan bir ihtiyaç hâline geldi.
Uçak üreticileri neredeyse trikotaj fabrikalarına döndüler, harıl harıl ticari uçak üretiyorlar.
Airbus, Boeing, Embraer, Bombardier gibi uçak üreticileri, 2024 yılında dünya semalarına 1.500 yeni uçak sundular.
2024 yılında insanlar 790 milyon kez yurt dışına seyahat etmişler.
Şimdi de sıra rakamları üfürme sırasına geldi.
Diyorum ki, 2065 yılında dünya turizm hareketi iki milyar kişiyi aşar.
Türkiye de bundan 150 milyon turisti ağırlayarak nasiplenir.
Bu rakamın üçte biri de, yani 50 milyon turist de Antalya’ya gelir.
Haa bu iyi mi olur, kötü mü olur o da ayrı bir yazı konusu.
Çünkü bazı tarihçilere göre Osmanlı’nın çöküş sürecine geçişi 1453’de İstanbul’u fethiyle başlamış.
Bir çok turizmciye göre de Antalya’nın kimliğini ve doğa güzelliklerini kaybetmesi 1984’de kitle turizminin başlamasıyla tarihlenmiş.
Tahminimin tutup tutmayacağını ben göremeyeceğim.
Çünkü herkes Muazzez İlmiye Çığ hanım kadar uzun yaşayamıyor.
2065 yılında bu yazıyı okuyup da hatırlayanlar da o tarihte ya, “aferin be iyi uçmuş ihtiyar” ya da rahmetli Turgay Şereni’i de anarak, “yok artık Ali Sami” gibi bir yorum yaparlar.